14 Aralık 2014 Pazar

aşk..tutku ...ilişkiler söyleşisi 12/12/2014 tek kelime kitap kafe

Farkındalık atölyesi kurucusu  Terapist EsraDereobalı Alsancak Tek Kelime kitap kafede 12.12.2014 tarihinde gerçekleştirdiği söyleşide  Aşk –Tutku-İlişkide olma halini Ruh /Beden/ Zihin  çerçevesinde ele aldı. İnteraktif biçimde geçen söyleşide insanın kendine giden yolda  tek engel olması bunu aşmanın öncelikle farkına varmak ve başkalarında gördüklerimizin aslında kendi gölge yanlarımız olduğuna dikkat çekti.Bütün olmanın öneminin iyi olmaktan farklı olduğunu ve bununda ancak kendi içimzde saklanan yanımızı keşfetmekten geçtine değinen Dereobalı iki saatlik söyleşisini katılımcıların kendi analizlerini kendilerine yaptıkları bir bilinçaltı çalışmasıyla sonlandırdı. Katılımcılar eğlenerek yaptıkları kendi analizleri sırasında beklediklerinin aksine farkında olmadıkları yanlarıyla tanışıp regresyon terapinin klasik psikoterapi gibi zihindeki korkuları zihni kullanmadan aşmanın farkındalığını yaşarken Esra Dereobalı katılımcılardan gelen yoğun istek üzerine regresyon terapiye yönelik bir seminer ile yeni yılın ilk ayında birlikte olacaklarının sözünü verdi.
 

21 Kasım 2014 Cuma

İHTİYACIN OLAN TEK ŞEY İNSAN...



                                                       Bağımlılık deyince toplumsal ayrıştırma yapar hemen egomuz..
      İlk anda madde bağımlıları ve sigara bağımlıları geliverir aklımıza. Oysa ki bağımlılığın bir görülme ve farkedilme yada görülüp farkedilmemekten bir kaçış olduğunu anlamak gerekir.Bu kapsamdan bakıldığında her birey kendi içindeki bağımlılığı kavrayabilir.Sigara içenlere ayrı oda yapmak yada dışarıda içmesini istemek madde bağımlılarını AMATEM' e yollamak "bağımlı" kavramını gözlerinizden ırak edebilir ama içinizdeki bağımlı tarafı gözden kaçırmanıza ve sisteme yem olmanıza da sebebiyet verebilir.
  Belki de SİZ;
                  "sıkılınca öfkeyi yemekten alıyorum" derken...sevildiğimi hissedemiyorum SEV BENİ ,kendimi sevemiyorum diyen bir yeme bağımlısısınızdır .
                  "Ayy kan şekerim düştü,tatlı bişey yok mu?" deyip hipoglisemi maskesi altında saklanan....Hayatın sorumluluğunu üstüme alamıyorum,bu anlamsızlıktan yoruldum demeye çalışan bir şeker bağımlısısınızdır.
                  "Bu hayat çok zor,dünyanın haline bak diye sızlanırken aslında acı bağımlısı bir kurbansınızdır.
                 Tüm bunları farketmek sizi yaftalamaz korkmayın.Aksine kendinizi gerçekleştirmeniz, birey olmanız ve kişilik gelişiminiz için bulunmaz bir fırsat sunar.
          ABD'li psikolog Abraham Maslow çalışmasında 1943'de bir çalışma ortaya koymuştur ve bu insan psikolojisinin yapı taşı hatta çatısı haline dönüşmüştür.
           Her ihtiyaç düzeyi bir gelişme düzeyidir ki bir basamağı karşılamamış birey diğerine ihtiyaç duymaz/duyamaz;hatta algılayamaz.

          İhtiyaç Teorisi
1- Fizyolojik gereksinimler (nefes almak,karnını doyurmak,uyumak,seks,boşaltım,vs...)
2- Güvenlik gereksinimi (vücut,barınmak,iş,sağlık,mülkiyet güvenliği)
3- Ait olma,sevgi,sevecenlik gereksinimi (aile,arkadaşlıklar,cinsel yakınlık,aşk ve tutku)
4- Saygınlık gereksinimi (özgüven,başarı,özsaygı,başkalarına saygı,diğerinin hakkını gözetebilme)
5- Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdem,yaratıcılık,doğallık,problem çözme,ön yargısız                                                                             olma,görünenin ardındaki gerçeği arayış)
Tamda burada işte asıl güncel tehlike başlar.
          İlk iki basamağı tamamlamış olan birey üçüncü basamağa geldiği yaşlarda, aile yada sosyal ortam (okul,sokak,vs) içinde bir engelleme ile karşılaşır ve bunu dönüştürmenin bir yolunu bulur.Çocukluk tramvalarına bağlı ,yetişkinlik döneminde bağımlı kişilik alt kimliklerinden birini edinmiştir artık . Hele ki bunu toplumsal olarak kabul gören bir yol da bulmuş ise( yeme bagımlılığı şeker bağımlılığı gibi ) kendi bile farkına varmadan yaşayıp gidebilir.Ancak normal hayat içinde yine de bunun farkına varıp , kendini gerçekleştiren insan olma şansı elde edebilir...Bir üst basamağa geçiş için bu alt kimlik problemini çözme yoluna gidebilir.
       Bireyin gelişimi aynı zamanda toplumunda gelişimidir.  Arz talep dengeleri zorlar çünkü toplumları gelişmeye ...
         
                   ANCAK ARTIK ŞANSINIZ YOK !!! Toplumsal olarak gelişmenizin...

          Bunu engelleyen bir virüs çoktan ruh,beden,zihin dengenizi ele geçirmiş durumda;adı internet.
Sanal sosyal ortam "hey ben seni görüyorum,kabul ediyorum,seviyorum" demeye başladığı anda artık bireysel olarak,ruhsal gelişim basamağına takılı kalmış durumdasınız.Tehlike çanları çamaya çoktan başladı.İhtiyaç listeniz artık kabul gördüğünü,beğenildiğini,onaylandığını,alkışlandığını sanan bir sanal ilizyon içindedir.

          Dikkat Farkedin...Siz bir sosyal medya bağımlısısınız.
      
         Bu nedenle artık toplumsal kabul görmeye,okumaya, gelişmeye,aşka,dokunmaya,sarılmaya ihtiyacınız kalmadı sanıyorsunuz.Bilinciniz buna kanıyor ancak ruhunuz acıkmaya çoktan başladı.
         
 PEKİ NE ZARARI VAR?
           Bireysel Zarar: Hemen bu bağımlılık treninden inmazseniz ruhunuz açlığını bedeninizi hasta etmeye başlayarak size duyurmaya çalışacak.
           Toplumsal Zarar: İnsansal ihtiyaçları kalmayan toplum çabucak ötkileşme sürecine girecek.Algısı gözetilen insanlar yanlızlaşacak,bölünecek.Az gelişmişlikten gerileyen ve değerlerini kaybeden bir hale geçmeye başlayacak.

 "Dikkat yönetiliyorsunuz" demiyorum. DİKKAT YOK EDİLİYORSUNUZ! diyorum ...

          İHTİYACIN OLAN TEK ŞEY;
                                     bir dostla içilen kahve,
                                                    bir komşuya ikram edilen lokma,
                                                                     bir aşka dolanmış yürektir.
                      

                                       İNSAN OLMA İHTİYACINIZDAN   VAZGEÇMEYİN !

                                                                                                                21.11.2014 Alsancak
                                                                                                                    Esra Dereobalı

20 Kasım 2014 Perşembe

TEKAMÜL YOLCULUĞU...

           

Siz hiç dalından yeni kopmuş 

                             bir zeytin tanesini dişlediniz mi?


Acı sütü boğazınızı dağlar,
oysa taşla kırar ( hayattaki zorlayıcı nedenler),
sıcak suda bekletirsen (arınma)
dünyanın en faydalı en lezzetli haline dönüşür (olgun ruh)...


 ya da atarsın  çuvalların içine değirmen tasları arasında prese sokarsın ...çamura dönen eteniyle  sana bambaşka bir iksir sunar...

DÖNÜŞÜR...

Her derde deva olan zeytin yağı ...

GERÇİ ZEYTİN YAĞDA ASİT ASİT (yoldaki ruh mu ego mu ayrımları )
ama eğer dalından tamda vakti geldiğinden ayırdıysan , fabrikada bekletmedi nefes aldırmadan sıktıysan dizyene döner asidi arttırmadan evrenin en muhteşem boğazını yakmayan kokusunda cennet gizli altın sarısına kavuştuysan (kamil insan ) ...

OL emrine uyduysan.... değmeyin yaşamın keyfine resmin tamanın farkındaysan ....

Bazen de ben bu yolda yokum der ( özgür seçim yasası) dalından toprağa düşer ve yeniden bedenlenmek üzere bir dahaki sonbaharda ağacına gübre olmayı seçer,bir zeytin danesi...(enkarnasyon )

Şimdi henüz dalda bir zeytinsen yap seçimini ... 
YA toprağa düşene kadar dalda yaşa !?
YA DA  iksir olmak için bırak dalı !!!

20,11,2014 ALSANCAK

YENİLENME ZAMANI...

         
   Hayatı kontrol etme çabamızdan kendini kontrol etme (ki bu kelimeyi kendini farketme olarak da düzeltmek gerekecek) çabasına yol alıyoruz.
   Hayatın ve enerjik zamanın bize,ruhumuza bir biçimde nanik yaptığı ve haydi çocuklar nehre atlayın artık,bırakın bu korkuları der gibi olduğunu anladık.Bazılarımız su soğuk/sıcak,hava kapalı,yarın mı girsem mızmızlıkları devam ediyor olsada her birimiz farkındayız ki tıkandık,yorulduk ve eskidik.İyi ki de eskidik;çünkü bu yenilenme zamanı olduğunu farkettirdi bize!..
Düşündük taşındık,dolu koyduk almadı,boş koyduk dolmadı!Aynalarda yeterince iyi değilsin dedik kendimize.Çalıştık çabaladık çekiştirdik ama bu eski kalıplarla biçilmiş elbiseler iyi gelmiyor artık.
   Yenilenme vaktidir.Kabuk değiştirme halidir!Biraz sakinliğe de çekildik.Kimimiz karar verdi, kimimiz vermek üzere...Her koşulda hayatta kalmak engellerle ve bu dünyaya adım atarkenki planları hatırlamak üzere yeni elbiseler biçmeye kendimize,egodan soyunup ruhumuzla tanışmanın zamanıdır artık.Korkmayın en sevdikleriniz direniyor olsada tren kalkmadan yetişecekler...Yeterki hayata değil kendinize konsantre olun önce.
   Peki ya neler değişecek.İnsanoğlunun bitmeyen merakı (ki iyi ki var) yenilenmeyi kabul ederken .Sevdiği,alıştığı koşullardan vazgeçmekten de korkuyor (ki bu da çok normal).Ama yenilenen zaman öyle bir idrak getiriyor ki can çekişen egonuz olduğunu anladığınızda hakl çıkma arzunuz yerle bir oluyor.
   Zaman yenilenme...Cesaret zamanı...Zaman sevgi zamanı.Korku,tembellik,sızlanmalara yer yok... İstesek de istemesek de soyacak ruhumuzu... Tam da bu yüzden gönüllü güle oynaya dönüşümün keyfini çıkartmak mı,eskilerle tutunup korka korka adım atmak mı sadece buna karar vereceksiniz.Masal kahramanı olmak ya da savaş esiri olarak yeni dilimde yer almak seçebileceğiniz tek şeydir unutmayın...Evren planını her koşulda uygular.Siz sadece bulunacağınız sahneyi seçersiniz!

18 Kasım 2014 Salı

Güven bana...




Güven bana...
Ne söylersen o sundur aslında...
Kandırılmışlıktır en çok acıtan insanı ve en çok kendini acıtır insan ...
Eğer ki bir insan size sürekli olarak güven bana diyorsa aslında kendini güvenilmez bulduğundandır ...
Eğer ki bir insan size sürekli inan bana diyorsa kendine inanmayışıdır yansıttığı...
İçinde bir yerlerde kendinden bile gizlediği halde kanayan bir yarası olanlar; asla başka biriyle yol alamazlar... sadece bir kandırmaca dansıdır oynadıkları ...
Kendi gücünün farkında olan insan karşısındakini telkin etme gereğide hissetmez çünkü... zaten ortadadır adam gibi adamdır... kadın gibi kadındır... iliklerinize kadar işler yarıyolda bırakılmayacağınız... dönüp bakarsınız kırıldığınızda... tüm sözler tutulmuş,tüm vaatler gerçekleşmiştir...
Ne demişler: aynası iştir kişinin  lafa bakılmaz... yok herşey yarınlara ertelenmişse,hayalleriniz çalınmış,ruhunuz incinmişse ... üzgünüm ki siz bir masala kanmış yalana inanmışsınız...
Kendiyle yüzleşmesi acıtır insanı ama öldürmez yinede en azından rüyadan uyanmışsınız...
18.11.2014 bornova

Posted via Blogaway

Birgün...

Birgün herkes KENDİNİ olduğu kadar ,olduğu gibi, yanlışları ,çocuklukları, hırçınlıkları, kapı önünde süt bekleyen kedi kadar sevilmeye olan açlığıyla KABUL EDİP SEVECEK...

işte o gün birdaha dünya üzerinde savaş,kıtlık,dedikodu,yargılama,acıtma ,aşksızlık görülmeyecek E.Dereobalı


Posted via Blogaway

DİREKSİYONDA KİM VAR ?

Regresyon terapi ;şifa, huzur ve başarı aracıdır. Bilimsel bir yöntemdir. Ancak yine de bilinçdışının farklı boyutlarıyla çalışıldığından  uzman  ve deneyimli kişilerce yapılması gerekir. Çünkü biz terapiyi insanları uyutmak için değil aksine kendi  gerçekliğine u yandırmak için kullanırız. Regresyon terapi  öze dönüştür. İçsel ve öz kaynaklarımızda saklı olan definenizi keşfetmeniz ve gerçek potansiyelinize ulaşmanızın bir yoludur.

Doğarsınız ve derler ki bu araba senin adı HAYAT . Direksiyonda sen varsın ... Nasıl istersen öyle kullanırsın ...Ağaca çarparsan, çukura düşersen tüm sorumluluk senin ...dikkatli kullan ... BU KOCAMAN BİR YALAN!!! ... Direksiyonda oturan siz olabilirsiniz ama arabayı otomatik pilot kullanır . Otomatik pilot ; sizin atalarınızdan gelen genetik kodlarıız ,  biliçdışınız , küçükken size yapılmış öğütler , geçmiş hayatlar, size ait olmayan korkular , sizin miş gibi yapılan cümlecikler , ailenizin sizin için öngördüğü kimlikler ,toplumsal baskılar, sosyal konumlar  vs vs ...  yani siz hariç herşey otomatik pilottadır. ve siz sadece direksiyondasınızdır BU ÇOK TEHLİKELİ  UYANIN !!!  Girilen her çukurdan çarpılan her köşeden kendinizi sorumlu tutarak size yaşatılmış vicdan azaplarından UYANIN .... YA yan koltuğa geçip otomatik pilotun aracı kullanırken kahvenizi yudumlayın hayatınızda olan biten durumlardan " ah zavallı ben " konumunda yaşayın ... yada ÇIKARTIN CANIM ARTIK ŞU OTOMATİK PİLOTU DEVREDEN HAYATINIZIN DİREKSİYONUNU ELİNİZE ALIN ... HAYATI YAŞAMANIN TADINA VARIN ...

16 Kasım 2014 Pazar

Gunaydın yeni haftaya..

GÜNAAAYDIIIIIN.... bulutların burnu sızlıyor yine ha yağdı ha yağacak... bizdeyse bir neşe bi cosku ..insan ruhuyla çalışmanın güzel yanı bu belki de  her daim heyecanlı..atlamalı zıplamalı :) herkese çocuk coşkusunda bir hafta olsun öyleyse.. büyuyünce asılan yüzlerinizi yıkayın hemen altından hınzırca planlanan bir yaramazlık öncesi gülümseyişine kavuşun.. nefes alsın biraz yaşam ;) tüm öfke ve grurunuzu çöpe atın .. bir pamuk şekere ulaşabilme arzusuyla çalışın bugün ... en sevdiğiniz oyuncağınıza kavuşur gibi sarılın küs olduklarınıza ... kimbilir belkide son gunudur sevdiklerinizin .. kaçırmayın günü .. sevdikleriniz ve sevenlerinizle ... bol gülümseyişli günleriniz olsun... 17.11.2014


Posted via Blogaway

9 Kasım 2014 Pazar

Kendine inan..

HERKES İÇİN KOLAY VE GÜZEL BİR HAFTA OL-SUN... Kendi enerjiniIn dönüştürücü gücüne inanın... enerji vampirlerinin sizi küçümseyerek ,suçlu hissettirerek (bilerek yapmıyorlar sadece tükenikler) enerjinizi çalmasına izin vermeyin... mutsuz olduğunuz yerde durmayın... hiçbir ruh sevgisizlikle kurutulmayı haketmez... rızkı yaratan verir hayattan korkmayın... HER ZAMAN KENDI OZUNUZDEKI GUZELLIGE GUVENIN.. yolu kaybedip karanlıkta kaldığınızda size bir rehber bir ayna gonderilecegine tüm yüreğinizle  güvenin... yol ayrımlarında gucunuzu küçümseyen ruhunuzu acıtan kışkırtıcılar...kaygı bekçileri... negatif enerji ureten trafolar olacaktır.. sınanacaksınız asla bu yaşama gönderilirken verdiğiniz sözü unutmayın... saf sevgi ruhunuzda var en doğal ihtiyacınızdan sizi mahrum bırakanlara akü olmayın ... yolu hatırlatan herkese teşekkürlerimle.. iyiki varlar ışık taşıyanlar


Posted via Blogaway

30 Ekim 2014 Perşembe

24 Ekim 2014 Cuma

SİZ NASIL SEVERDİNİZ ?

şimdi bir düşünün ;
                             çuklatadan daha tatlı
                             her yaşta aynı tutkuyla sevdiğiniz
                             asla vazgeçemeyeceğiniz
                             sımsıcak ,
                             en depresif halinizde de
                             en yüksek enerjinizde de aynı ölçüde arzulayacağınız
                             herkesi ve herşeyi onunla birkaç dakika daha fazlası için erteleyebileceğiniz
                             üstelik hergün aynı rituelde olsa bile ertesinde hemen yine aynı hissedeceğiniz

                           
                             BİR ŞEY SÖYLEYİN ne var hayatınızda tüm bunları kapsayan ...
                           
                işte öyle SEVMELİ insan
                             SABAH UYKUSUnu sevdiğin GİBİ...24,10,2014 alsancak



20 Ekim 2014 Pazartesi

aynı yöne bakan herkes aynı şeyi görmez... içindeki yokluk bilinciyle bakan yoksulluğu, içindeki bolluk bilinciyle bakan evreni algılar... sen neysen hayat ta o dur.


yorulduğumuz şey hayat mı? maskelerimiz mi? kendimiz sandıklarımızla gerçek ben arasındaki fark mı? CESARETİN VAR MI ASLINDA KİM OLDUĞUNU GÖRMEYE..
şikayetçiysen dünyada olanlardan ,sana yansıyanlardan AYNAYA BAK... SEN KİMSEN HAYAT SANA ONU YAŞATIR..


BOŞLUK



2 den 1 çıkınca HİÇ kalır ... ve 1+1 = biz eder...


anlayana aşkın matematiği hayatı

anlamayana yüzyıllar boyu yeniden yeniden sınav getirir...
iki yarım bir bütün etmez,
ego bir tam sayı değildir mesela
sonsuzluğun birimi huzurdur
kesirli sayı olmaz ...aşka virgül konmaz...
ya vardır ya uzayda bi boşluktur hayatın
öğrenilmez ,öğretilmez olan tek bilimdir sonsuz varyasyonlu
alında aşkın sayısıdır Pİ
sonsuzluğa uzanıp asla tekrar etmeyen kendni...
kendinden başkasıyla çarpılıp bölünemeyen asal değil aşık sayılardır
ah bin anlatanı olsa anlaşılamayandır: aşkın matematiği
e.d 20,10,2014

15 Ekim 2014 Çarşamba

KENDİNE Bİ ŞANS VER...

       

       Hayattaki en derin yaralar bile sarılınca geçer.Bugün seni seviyorum demeyin kimseye,öyle bir sarılın ki "HAYATIMDA OLDUĞUN İÇİN ŞANSLIYIM" desin bakışlarınız.
       Lanet olası iş sıkıntıları ,para problemleri,hastalıklar varsa bile ,ÖYLE BİR SARILIN Kİ RUHUNUZ  BARİ NEFES ALSIN . öğle tatilinde koşun mesela sevdiğinize bir simidi çimlerde bölüşerek yemenin tadını çıkartın...otobüsten bir durak önce inip el ele yürümenin... sabah yarım saat erken çıkıp günün karmaşasına başlamadan denize karşı onun gözlerinde yudumlayın bir fincan çayı...bir kez olsun kelimelerin ardına sığınmadan bakışlarınız ve beden dilinizle İYİ Kİ VARSIN demenin keyfine varın .

                İçinizin karanlığından  hayatın kaosundan  YAŞAMA ŞANS  TANIYIN!!

En çok ihtiyacınız olan şey, hediye edin  kendinize ; birine sevdiğinizi hissettirmenin haklı grurunu taşıyın göz bebeklerinizde... bir bakarsınız BOLLUK BEREKET kapınız açılır. kalbinizi korkusuzca ortaya serdiğiniz ,kırılmaktan incinmekten ürkmediğinizde...

                                    GÜNAYDIIIIINNN...

              GÜLÜMSEYENİNİZ BOL OLSUN...

                                             AŞKI  ISKALAMAYIN ...

                                                                         ÖLÜM SİZİ AYIRMADAN ...
                   
                       Kırılganlıklarınız umursamazlığa dönmeden;en yakıınınıza küsmeden ...
                                SEVMEK İYİKİ VARIM DEMEKTİR KENDİNİZE...14.10.2014



 

12 Ekim 2014 Pazar

GÜNÜN ŞİFASI..

Bugün birlikte şifalanalım mı ?


Şimdi tüm zihninizle  kalbinize odaklanın, sonra gözlerinizi kapatın, bütün bedeninizi fark edin ,derin nefes alın ... Nefesinizi verirken vücudunuzdaki tüm ağrı ,endişe gerginlik nefesinizle birlikte evrene bırakın . Evren nasıl temizleyeceğini bilir. Tekrar nefes alın ve başınızın üzerinden içinize dolan arınma hissini ve tüm vücudunuzu arındıracak olan enerjinin akışını hissedin . nefesinizi bırakırken “ışık temizle” bedenimde ve enerji alanımda bana ait olmayan ne kadar enerji varsa temizle diyerek şifa için niyet edin ... bunu en az 7 nefes tekrarlayın ... gözlerinizi açmadan ŞİMDİ ye odaklanın tekrar vücudunuzu tazelenmişliğinizi ,                                                                     uzandığınız yeri hissedin ... 

                                                      ARINMIŞ zihninizle taptaze bir an'a hoş geldiniz.... E.Dereobalı

10 Ekim 2014 Cuma

ÇOCUKÇA...

HADİ İTİRAF EDİN ...

ne kadar da ÇOCUKÇA diye burun kıvırdığınız herşeyi aslında ne kadar da çok yapmak isterdiniz ... yoruldunuz değil mi sırtınızda taşıdığınız  sorumluluklardan ... ayakkabının ökçesini siz yaptırmasanız .. kirlenen eteğinizi siz yıkamasanız .. anı yaşamak daha mı kolaydı .. çamurlarda zıplaya hoplaya yürümek avaz avaz şarkı söylemek ... elalem delirmiş bu adam der mi baskısı olmadan kaldırımda oturup ağlamak ... ne kadar da çocukça değilmi  ihtiyacınız olan ilgiyi alamadığınızda alt dudağınızı kıvırıp bananeee diye omuz silke sile ağlamak... ne kadar da çocukça değil mi git başımdan maç izliyorum diye homurdanan babanızın kumadasını akvaryumun içine atıp açmak ... NE KADAR DA ÇOCUK ÇA DEĞİL Mİ İSTEDİĞİNİZ SEVGİ VE ŞEVKATE ULAŞMAK İÇİN HAKKINIZI ARAMAK ...

NE KADAR DA ÇOCUK ÇA  İNSANIN DUYGULARIYLA RUHUYLA BARIŞ HALİNDE YAŞAMASI ÇOCUKCA DEĞİL Mİ ?

:) BÜYÜK BÜYÜK İŞLERİNİZ VAR SİZİN ..KAOSLAR YARATILICAK , KRİZLER YÖNETİLİCEK , İNSAN OLABİLMEK ÇOCUKLUĞUNUZDA KALDI ...

10.10.2014 ALSANCAK

4 Ekim 2014 Cumartesi

HAYIRLI BAYRAMLAR

Hüzün değil kahkaya sebep olduğun her an bayramıdır ruhunun... ailenin anlamını bi kez daha kavradığın,kabul edilmenin aidiyetin içinde huzur bulduğun,senden olmayanı kucaklayabildiğin , onun gibi düşünmeyip onun gibi davranmadığında da kucaklandığın her an bayramıdır ruhunun... SEVDİĞİN VE SEVİLDİĞİN HER AN BAYRAMDIR.. BAYRAM TADINDA GEÇSİN YAŞAMINIZ...


Posted via Blogaway

29 Eylül 2014 Pazartesi

HAYATINDA NE EKSİK?

Bir çoğumuzun içinde hep derin bir üşüme ve sanki çook eskilerde bıraktığımız bir kanadımızın sızısı vardır.
içimde boşluğu doldurulamayan bir yanlızlık duygusu ? bu genellikle yerine ne koyarsan koy dolmayan boşluk , zaman zaman sizi toplumun dışına itmeye dek sürebilir ... depresiflik hali değildir de bir türlü adlandırılamayan bir kara delik gibidir.

 REGRESYON TERAPİ BUNUN ALT KÖKENİNİ ÇÖZMEK VE ARTIK O DİNMEYEN YARIM BIRAKILMIŞLIK DUYGUSUNU ÇÖZER ... KENDİNE YÜRÜMEYE CESARETİN VAR MI ?
29.09.2014

4 Eylül 2014 Perşembe

keyifli şey yaşamak...



Yaşam ne keyifli şey...
GÜN BİTTİ.. faturaları ,yetişmeyen dosyaları, bitmeyen dünya işlerini düşünmemek için yarın sabah 8 e kadar vaktiniz var ... şimdi RUHUNUZUN MESAİSİ BAŞLADI..

Benzinciden salak bi makina kahvesi alip dağlara sarmak, hala yeşili gorebilmek , yılın en uzun gelen gecesinde ,cd de bir ney sesine gulumseyebilmek ..hala vaktiniz varken yaşayabilmek, kum saati sure bitti diyene dek aldığın nefesi keyifle icine çekebilmek ne lüks bişey... HARİKA BİR HABERİM VAR henüz ölmediniz ... dunun dertlerini çöpe atın. Sabah uyandığınızda çöpü kurcalayarak mı başlarsınız güne siz ? bırakın kalsınlar . Yarın a daha başlamadınız, şimdiye dönün!!! Şu an tamda şu an yaşanmayacak bir kez daha .Yaslanın arkanıza kapatın gözlerinizi bir derin nefes alın ,hissedin oturduğunuz sandalyeyi ayaklarınızın yere basışını burada ve şimdide olun .KEYİF SİZE AKICAK .ne uzun vakittir kendinize gülümsemediniz farkında mısınız? Harikasın bugün demedin ,neyi bekledin ki bugünde karnımız doydu şükür demek için.. Neyi bekledin sevdiğinle apansız bir kahve kokusunu duymak için, çamların altına yatıp gökyüzü seyretmenin hazzını yaşamacaksan ,kimedir bu koşuşturma...kapayın televizyonları susturun akıllı telefonları şimdi dibinizdeki iş arkadaşınıza dönüp iyi ki varsın deyin.. yanı başınızdan geçip giden hiç tanımadığınız bir çocuğa el sallayın ,trafikte küfredenlere BENDE SENİ SEVİYORUM DİYE BAĞIRIN ...şu an a merkezlenin tam da su ana .. gulumsemek için neyiniz eksik ? Sevdiginize cocugunuza ama once kendinize ...iyi akşamlar;) E.Dereobali

HAYAT:Bas-ittir

Hayat sandığımız kadar da zor deil aslında. Korkular geceleri basıyor ruhumuzu gün doğarken gölgeleri uzuyor ortalıkta, ürkütücü ıssız... Yapayalnız hissettiriyor akşamın ayazı...
Altında eziliveriyor sanıyoruz kendimizi,aslında kendi gölgemizin.Unutuveriyoruz insankendi gölgesine basamaz kendi gölgesinin altında kalamaz...
En sevdiklerinizin kelimeleri size ulaşmıyor.Sizin savunmasızlığınızı anlamıyor,kendi dunyalarından görmüyorlar bazen gölgeleriniz arasında boğulduğunuzu da, üstünüze basıyorlar...Anlamsızlaşıyor,duruyor dönmüyor dünya...
KIMSECIKLER ANLAMIYOR  hatta siz bile anlamıyorsunuz kendinizi...

sonra bir an oluyor RUHUNUZ KENDI GÜCÜNÜ HATIRLIYOR... nasıl oluyor ,ne oluyor bilmiyorum ama bir rehber geliyor ve kulağınıza fısıldıyor :SEN ÇOK ÖZELSİN GUCUNU ELINE AL..

O an aydınlanıyor ardı arkasına önünüze geliyor kolaylıklar...Çareler kulaklarınızı çınlatıyor..
   Aynaya bir bakıyorsunuz ki ,fırtınada ayakta  gemiyi ayakta tutan geminin değil,kaptanın ruhu ve o ruh gözbebeklerinizde parıldayan...
04.09.2014 Alsancak


Posted via Blogaway

22 Ağustos 2014 Cuma

RUHUN DAVETSİZ MİSAFİRLERİNDEN ARINMA

RUHUMA KESE YAP...
...Yılların yorgunluğu ,tortusu, birikintisi aksın
...aksın ruhumda nasır sandıklarım ..kamburlarım görünsün
...görünsün ki temizleyebileyim .... gerçekte neyim bilmek isterim ?

BEDENİ ARINDIRDIK dağ bayır koştuk , sporlar yaptık ,toksinler attık
ZİHİNDEN ÖZGÜRLEŞTİK çağlar boyu çalıştık ,meditasyonlar yaptık ,çalışmalar deneyimledik
PEKİ YA RUHU ARINDIRDIK MI ? ....
RUHUMUN HAMAMI NEDİR?

diye düşünürken çıktı karşıma eklentilerin temizliği; o da neydi ? hadi canım bana değmezdi.. hadi canım saçmalık lanetler, büyüler, eşlikçiler, üç harfliler mi ? bu devirde halaaaa var mıydı bunlara inananlar yoksa ? var sa bile neden beni bulsun ki :( dedi beynimin içinde binlerce ses.

ama yinede meraktı içine çeken ya beni ruhumun her döneminde ; yine kıskıvrak yakalamıştı öğrenme merakım içine doğru çekilmekteydim bunu da öğrennn ..bunuda bilmelisin duygusunun.. farkında olmadan beynimin içinde konuşan cümleciklerin kaçışan fikirlerin benim olduğunu sanarak...deneyimledim   işte eklenti temizliğini ..
enerjierin sana ait olmayanlarını salıver gitsin korkuların nedeniyle sarıp sarmaladıklarını ;) farket ... özgürleş..
kendine giden yolda ;kendi yolundan çekil !!! derim herzaman ... kendi yolumda duruyor muşum meğerse:)  

herbirimiz suçluluk duyarak,güçsüz hissettiklerimizden ,korunma ihtiyacı, yardım etme güdüsüyle yada içimizdeki çocuğun yalnızlarından nerelere tutunuyor neler tutuyoruz kimbilir ???

KİMBİLİR?
enerjinizdeki azalma,
konsantrasyondaki bozulma,
karanlık korkuları,
dikkat eksikliği,
konuşmalardaki bozulmalarınız,
kendim gibi değilim ,
varım ama yokum dedikleriniz,
uyku problemleriniz,
daralan zamanlar
nefes alamıyorum duygularınız 
BELKİ DEEEEEEEE SİZE AİT OLMAYAN EKLENTİLERİNİZİNDİR...
SALIVERİN GİTSİN  :) YAŞAMA EVET DEYİN ...

regresyon yine suprizlerle dolu olduğunu gösterdin  TEŞEKKÜRLER..
yine yeni yeniden sisteme ,yaratana,aracı olanlara ŞÜKÜRLER OLSUN  ..
BİR  BEN  VAR MIŞ Kİ İÇERİDE...
kirden pastan üstüme yapışanlardan farkında değilmişim ...
dinginlik ..huzur...arınmak ne hoş bir hafiflemedir böyle ...
regresyon hocam DİBA AYTEN YILMAZA binlerce teşekkürlerimle....

ESRA DEREOBALI 22.08.2014

2 Ağustos 2014 Cumartesi

O An..

''Ömur dedigin ezanla sela arası kadardır''... gozunu actiginda okurlar .. gozunu yumdugunda okurlar.. goz acip kapayasıya akar hayat...

Ertelemeyin sevileri .. yaşamı.. keyfi.. sevdiklerinizi otelemeyin... yaşam planlarınızı beklemez...keşkelerinizi dinlemez.. e.d


Posted via Blogaway

HAYATIN PES NOKTASI..



Herşeyin bi noktası var... mesela buzun donma noktası.. camın kırılma noktası.. demirin tava geliş noktası ...kimyanın tepkime noktası... çeliğin çürüme noktası...
Peki ya insanın noktası?..
kendinden vazgeçiş noktası ...
Yaşamak güzel şey dostum...
Insanın noktası sana uzanan eli tutuş noktasıdır hatırla...
yaradılışı..
Planı hatırla...
E.Dereobalı

Posted via Blogaway

Kahkaha Bulaşıcıdır..

Bütün varlığınla gülebilirsen;
Tüm karanlık aydınlanır..
Tüm korkular yerini coskuya bırakır
İnsanlık değisir..
İçindeki kurban , ''ah zavallı ben'' ölür..

Eğer tüm varlığıyla gülebilse bütün kadınlar
İnanlık bilincini yeniden doğurur...

Üstelik kahkaha bulaşıcıdır...
E.Dereobalı


Posted via Blogaway

DOYUR BENİ HAYATA




DOYUR BENI HAYATA..
Ne büyük yanılgıdır sevgi gösterileri..
Ne büyük palavradır sana ömrümü verdim ...
Aynı mekanda saatler geçirir insanlar birbirine paralel yaşamlarıyla , birlikte değil... sonra doyumsuz çocuk, doyumsuz sevgili,doyumsuz eş,doyumsuz ebeveynler yaratır böyle zamanlar ve herkes sürekli bir değersizlik duygusu içerisinde bulur kendini...
Hemen bir günah keçisi arar herkes oysa tek günah vardır; boşa geçip nitelikli kullanılamayan zaman... Gün gelir anı defterlerinizi yaşanamamış bir ömür gidenlerin ardında bıraktığı keşkeler doldurur.
Sevgiye doyurmak bir bebeği,bir insanı,bir dostu aynı mekanı değil aynı 'an'ı paylaşmaktır oysa...nekadar saat çocugunuzlasınızonemli değil,15 dakikasını onunla bahçede keşif yapmaya ayırıyor musun günun? Ya da gözbebeklerinden ayırmadan gözlerini dinleyebiliyor musun sevdiklerini budur verdiğin sevgi .. onli olan budur yaşamda...
Yaşamak dediğin aşktır,sanattır... birlikte yapılan yemektir... gün batımında babanla kadeh tokuşturmaktır... güneşin doğuşunu izlemektir sevgilinle kumsalda... çocugunla caddenin ortasında dans edip şarkı söyleyebilmektir... köpeğinle balık avına çıkmaktır...
Birlikte yaşanmışlıktır hayat... seninle herkes ağlar,birlikte gülebilmektir hayat..
E.Dereobalı

Posted via Blogaway

20 Temmuz 2014 Pazar

YAŞAMAYI SEÇ

YAŞAMAYI SEÇ ...
Güne uyan 
Erken ac kapını 
Adım at sabahın seherine
Güneşe dokun
Gün tenine değsin
İliklerine kadar nefes al 
Sonra yüzüne çarpan suya şükret 
Seni kendine uyandırdığında
Kendine dokun
Başka hayatlara dokun
Kalk hadi dehlizlerinden yola çık kalbine doğru
Yılları bekleyip zihnini geride , ruhunu gelecekte ; tutup arada sıkışıp kalma
Ne varsa geçmişinden , 
geçmişin tüketilmişliğinden  at çöpe 
Tarihi geçti o konserve yaşamların zehirler ciğerini
Geleceğini kurgulama , süprizleri boldur doğan güneşin
Anda kal 
Şimdiye aç pencereni 
güne geceye 
Kendine uyan
Yaşamayı şeç bu kez
Aşkı  seç ...20.07.2014
Esra Dereobalı

26 Haziran 2014 Perşembe

HAFİFLE...


SAVAŞCI..


duygularınız bedeninizi yönetir...



Bilim insanları, güçlü duyguların bedenimizde nasıl yoğunlaştığını gösteren haritalar hazırladı.

Proceedings of The National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, hislerin vücudumuzda izlediği yollar, Batı Avrupa ve Doğu Asya kültürleri arasında farklılık gösteriyor. Araştırmacılar buradan yola çıkarak, duyguların ve sebep oldukları bedensel izlerin biyolojik bir temeli olduğunu belirtti.

Araştırmada yer alan Finlandiya’nın Aalto Üniversitesi’nden Profesör Lauri Nummenmaa, “Duygular sadece zihinsel değil, ancak bedensel durumu da ifade ediyor. Böylece bizi hızla tehlikelere karşı hazırlık almaya itiyor, aynı zamanda çevremizdeki sosyal etkileşimlere de tepki vermemizi sağlıyor” dedi.

Science Daily sitesinin haberine göre, Finlandiya, İsveç ve Tayvan’da 700’den fazla birey üzerinde yapılan deneyde, araştırmacılar denekleri farklı hislere yöneltti. Ardından, deneklere bilgisayar üzerinde insan vücudu gösterilerek, bedenlerinin neresinde hislerin artıp azaldığı soruldu.

Denekler, birçok duygu halinde hislerin vücutlarındaki yayılımını gösterdi ve hislerin topografik haritası oluşturuldu.

Araştırmacılar, yeni bulguların, duyguları ve bendensel temellerini anlamak konusunda önemli bilgiler sunduğunu, böylece duygusal bozukluklara yeni tedaviler geliştirebileceklerini ifade etti.

7 Haziran 2014 Cumartesi

sevgi yagsın bu gece...




Bu gece gün ışımadan sevgi yağsın ...herkes ihtiyacı olana doysun diye... koşulsuz,elestirisiz,yureğinizi ısıtan teninizi doyuran, ruhunuzun yaralarını sarıp sarmalayan,evrenin en özel biricik ve tek aşkı olduğunuzu hissettiren,sessiz sedas...ız cümle kurmaya ihtiyacı olmayan sevgiler yağsın siz uykudayken... yalvartmayan,yormayan,egosavaşı olmayan ihtiyaç duyduğunuzu dile getirtmeden sizi agresifleştirmeden doyuran sevgiler en sevdiğinizden kalbinize yağsın.. yağsın ki acıtmasın artık insanlık diğerini ... ötekileşmesin aç olan, açıkta olan kalmasın...

07.06.2014

1 Haziran 2014 Pazar

Regresyon Terapi Nedir ?

 Regresyon terapisiyle bağı tekrar kurmak mümkün :) 
 

REGRESYON TERAPİSİ NEDİR?
Yaşamınızda tekrar eden ritüeller , nedeni bulunamayan kronik ağrılar , hep benimi buluyor dediğiniz konuların cevapları bilinçaltınızdadır.Son zamanlarda moda oldu.. Enerji terapileriyle karıştırılmamalı her geçmiş yaşam temizliği yapan regresyon terapistiyim diye ortaya çıkıyor bu bir kavram karmaşası… EARTH avrupadaki regresyon terapistleri derneğidir. Gerçekten regresyon terapisi eğitimi aldıysanız burada lisansınız ilan edilir.
Bilinçaltı ile çalışmak için uzmanlığınızın mesleki deneyiminizin terapistlikle bağlantısı olmalıdır. Şaka değil beyninizde sizin bile bilmediğiniz yerlerine giriliyor. Bunun ciddi uzmanlık isteyen bir prosedürü var. Formatı var..
Reiki ile uygulanan bir durum değil. Bende reiki masterım reiki çalışmalarda yapıyorum ancak regresyon terapide bu kullanılmıyor. Lütfen dikkat edin bunun yurtdışında üniversitelerde anabilim dalı kürsüleri var. Türkiye’de ciddiyeti henüz bilinmiyor. Her önüne gelenin yapacağı bir iş değildir.
 
PEKİ NEDİR REGRESYON TERAPİSTLİĞİ?
Hayatınızda sürekli tekrar eden ve sizin hayat kalitenizi bozan bir durum olduğunda bu olumsuzluğun kaynağına tekniklerle ulaşılır. Bilinçaltı kodu, sorgulama keşif, beden tarpi, yeniden yapılandırma, boşalım gibi basamaklar ve teknik çalışmalarla seans yürütülür.
Sebebi bulunamayan ağrılar, sebepsiz korku ve kontrölsüz öfke, sebepsiz duygu durum bozulmaları hayatınızdaki aynı şekilde sonlanan kısır döngü (para, iş, aşk..)
*Güzel olan birkaç seansta hemen sonuç alınması
*Her konu başlığı üzerinden yapılması
*Kişinin tamamen kendi bakış açısını bir saat içinde bile uyanıklık sağlamasıyla başlamış olması
*Her konu hakkında ilk çözülme ben nerede yanlış yapıyoruma cevap bulabiliyor olması
*Ne geçmiş hayata, ne reenkarnasyona ne şifacılığa inanıp inanmak zorunda olunmaması
*BU TAMAMMEN BİR TERAPİ TEKNİĞİDİR.
Çalışma sırasında bilinci açıktır. Terapisiyle karşılıklı konuşması vardır.

İnsan kendini tanımamaktadır. 

Montaigne’nin bir lafı vardır çok severim 
‘’Kendimizle aramızdaki fark başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.’’

BEN KİMİM’İN CEVABI İÇİN İNSAN KENDİSİYLE TANIŞMALI!

Esra Dereobalı / 01.06.2014 

31 Mayıs 2014 Cumartesi

AF ? NEFRET ?

                     

 

Diyelim ki kötü davrandı dünya bugün size.. Kötü topu tuttunuz içinize soktunuz. Korudunuz kendinizi sözüm ona bundan sonraki kötülüklerinden  nefret ettiniz hatta içinizde tuttunuz nefretinizi unutmayın diye..

Neden? Bir daha o size kötülük topunu fırlatmasın diye.  O topu içinize soktunuz unutma nefret etmeyin diye zehir yuttunuz farkında mısınız?  Vücudunuza oksijen girişini yasakladınız üstelik hatta yıllar yılı arttı kötülük topu nasıl yuttuğunuzu anlattıkça etraftaki ………. Kötülük dolu toplar size koştu bizi de yut diye öfkelendiniz ve kanser yeltendi farkında mısınız? Size kötü davranan gitti, kötü günler geçti ama siz unutmadınız yaranızı okşadınız hatta çıkamadınız o kötüleyen hipnozdan o kötü topunuzu yaşattınız nefretinizi de bir daha kötülük yapmasınlar size diye en büyük kötülüğü yaptınız kendinize. 

Neysen onu çekersin affetmediğiniz zaman negatifi üretmeye başlarsınız. Dünyanın öbür ucuna atsan uzaya çıksan sırtında gelir nefretlerin çuvalı..

Şimdi bunu fark et! Bir nefes al ve indir artık sırtındaki çuvalı. Bir sus! Geçmişin gölgesinden çık bugünün dünün, iki saat öncenin çöpleriyle kirletme derin bir nefes al sabahları kapı pencereyi açıp evi havalandırır gibi havalandır ruhunu. Zihnini sustur ve derin sessizliğe göm ruhunu. Kim bilir belki içindeki kuş seslerini duyarsın ruhun seninle barışırsa..

Kime küstün yıllarca? Kime nefretle öfkeyle bakıyorsun? Kimi affedemiyorsun? Bir liste yap. Kapat gözlerini ve otur önce ilk kişiyi zihninin sessizliğine çağır bakalım sahneye ve söyle:

** Seni affediyorum.

** Kendimi bu kızgınlığı içimde tuttuğum için affediyorum.

Bu ses gerçekten içinizde anlam katıncaya de tekrar edin defalarca yüksek sesle kendi kalbinize bakın bu insanı düşününce kalbinizin ışığına renk görünüyor ve beyaza dönmeye dek öfke kırmızıları, kararmışlığın kahveleri bembeyaz bir ışık sizin kalbinizden sahnenize varıncaya dek söyleyin.

**Seni affediyorum.

**Kendimi affediyorum.

**Kendimi özgürleştiriyorum senden.  Daha yüksek daha yüksek sesle kalbinizin ışığı beyaza dönüşünceye dek ..

Affedememe ve nefret duyguları içinizde hastalığa dönüşmesin. Kendinizi özgürleştirin!

                                                                                                              31.05.2014  Esra DEREOBALI

26 Mayıs 2014 Pazartesi

özgürleşmek...

özgürleşmek ?... kendinden mi?..
kendim sandığım ne ola ki?...
özgürleşmek ;ruhun eski tekamullerının
bıraktığı izleri ruhunuzdan temizlemeden .
mümkün mü?



uyanmak?
 neyden .. uykudan ..desem :)
 kimin kinden tanrının kinden mi? benimkinden mi ?
geceleri yatağımın kinden mi ? ki en uyanık halidir ruhumun ...
ah bir uyanabilsem ki geçmişin en derin uykularından ...
kaçışlarından ruhumun uykusundan bedenin korkusundan bu ilizyondan ....
esra dereobalı... 26.05.2014

15 Mayıs 2014 Perşembe

Ölümler sevdiceğiniz kokmadan ... Sarılmamız gereken bir konu var...


 


Ne lazım ? 

Bir kisi bile açken,bir kişi bile acı cekerken mutlu olamayacağımızı anlamak icin...

Kaç depremin yeryüzunu yutması ,kaç madenin kanla yıkanması, kaç yaşamın daha toplum bunun farkına varsın diye tekamül atlaması gerek...

Ben sen o biz siz onlar demenin kifayetsizliğini ...

vucudun; bir organı eridiginde kanser oldugunda yok olacağını anlaması icin kac yaşam sakat lanır...

Ve insanlığın bir vucudun organları gibi olduğunu ;toplumsal otekileştirmenin bobreğin dalaktan iyi ,kalbin migdeden onemli oldugunu iddia etmesi kadar komik olduğunu anlaması daha ne kadar sürer.... 

Farkında mısınız bilmem ama sabah işe gönderirken sevdiğini egosuna nefsine yenilip kavgayla küslukle  kapı carpıp çıkanlar bir daha dönmeyebiliyor... 

Daha bi sokulun ,daha bi sarılın sevdiklerinize kapıları carptırıp suratlarınızı astıran eski yaralarınıza inat,dedikodusunu yaptığınız arkadaşınıza, yan gözle sizi izleyen yan komşuya,benim gibi olmayana,benim inandıklarıma inanmayana,beni karalayana... daha bi sarılın ,seviyorum INSANLIK SENI EN KARA YANLARINLA HEMDE... 

BILIRIM KI SEVILMEYEN HICBIR CANLI HICBIR DUYGU,HICBIR DUSUNCE, GUN ISIGINA CIKMAK ISTEMEZ...

BILIRIM KI GUN ISIGINA CIKMAYAN KOKUSUR,CÜRÜR...

BİLİRİM Kİ ;IŞIK HERŞEYİ İYİLEŞTİRİR... O HALDE SEVİN EN KOTÜ YANLARI KI GUN IŞIĞI YIKAYIP İYİLEŞTİRSİN...

BİLİRİM Kİ GERCEK SEVGİNİN KAPATAMAYACAĞI YARA ,MELEĞE CEVIREMEYECEĞİ SEYTAN YOKTUR.. YETERKİ SEVİN EN KARANLIĞINIZDAKİNİ...
ÖNCE KENDİNİZİ VE BU GECE DAHA Bİ SOKULUN SEVDİKLERİNİZE.. ölümler sevdiceğiniz gibi kokmadan...

Esra Dereobalı ...15.05.2014


14 Mayıs 2014 Çarşamba

soma kömür madeni ardında kalan anlamsız kelimeler


soma kömür madeni ardında kalan anlamsız kelimeler.....................

SÖZÜN BİTTİĞİ... BOĞAZIMDA YUTAMADIĞIM BİR YUMRUNUN BEYNİME BEN ÇOCUKTUM BU MADENLER ÇÖKERDİ BEN ÖLÜP GİDECEĞİM HALA AYNI HABERLERE AĞLIYOR ÜLKEM NASIL HALA AYNI YERDEN KANAR BU YARA SORUSUNA CEVAP BULAMADIĞIM.. 20 YY DA BİR İNSANLIK AYIBINA KADER DİYİP GEÇEMEDİĞİM... SİMDİYE DEK ELİMDE BU RANTTAN PRİM SAĞLAYAN KADAR GÖRMEZDEN GELEN,SUSAN,OKUMAYAN ,BURNUMUZUN DİBİNDE BİR KÖMÜR MADENİ OLDUĞUNU BİLE ANCAK PATLAYINCA ÖĞRENEBİLEN BİR NESLİN UTANCI İÇİNDEYİM.... BU KAN BU TOPRAKLARDA YAŞAYAN ÇİÇEKLERE BİLE SICRARKEN KENDİNİ MASUM SAYABİLEN HERKESİ ALKIŞLIYORUM.

**KEŞKE BU TOPRAKLARIN KANLA SULANMAYACAĞI GÜNLERE UYANSAK...

**KEŞKE İNSAN ÖNCE KENDİNİ FARKETSE KENDİNE SAYGISI SEVGİSİ OLSA ...

** İNSANOĞLUNUN GÖRÜNENİN ARDINDAKİ GERÇEKİ FARKEDEBİLECEĞİ....

** KEŞKE ŞİMDİ HİSSEDİLEN, PAYLAŞILDIĞI İDDİA EDİLEN, ACININ YILDA BİR SOSYAL MEDYADA ........YI UNUTMADIK UNUTTUIRMACAĞIZ KART PAYLAŞIMLARINDAN ÖTE BİR FARKINDALIK SAĞLAYABİLSE..

** KEŞKE SESİMİZ DEĞİL SÖZÜMÜZ YÜKSELEBİLSE...

**KEŞKE BU TOPLUMDA İNSAN OLARAK YAŞAM HAKKINI SAVUNMA AİLEDE ÖĞRETİLEBİLSE...

**KEŞKE TÖRELERİN,ÖRF ADETLERİN,HER TÜRLÜ VİCDAN TACİRLERİNİN, ARABESK MEDYANIN SÖMÜRÜSÜNE KURBAN OLMAYI SEÇMESE İNSANLIK...
ESRA DEREOBALI...14.05.2014  (soma kömür madeni ardında kalan anlamsız

kelimeler )