31 Ocak 2014 Cuma

PARDON SİZ KİMDİNİZ ?










Hayata duruşunuza tutunuşunuza baktınız mı hiç?…
Aynada bakın ,vitrin camlarında izleyin yürüyüşünüzü tam da annenizin istediği gibi mi etek boyunuz, ya saçlarınız eşinizin sevdiği renge boyalı mı ? Yorgun argın geldiğiniz evde iki yumurta bile kırmaya gücüm yok, demeye utandınız ve harika anne  rolünü oynadınız mı ? Bulaşıklar toplandı, misafirler kek bayıldı,herkes yattı, nihayet makyaJ masasında soyundunuz mu rollerinizi? Mutlu mesut maskelerinizi ?!!

Peki ya şimdi; kendinize baktınız mı,  tamda olmak istediğiniz kişi misiniz?
Yoksa size dayatılan mı? Kendiniz gibi olmaya cesaret edebilseydiniz aynı mı olurdu herşey?
Neden korktunuz kendiniz olmaktan ? Sevilmezsiniz diye mi ? Annenizi memnun edemeseydiniz kızım demez miydi size? Yoksa onları mutlu etmek kendi içinizdeki boşlukla yüzleşmekten daha mı kolay geldi size?
İnsanlara hayır demeyi unuttuğunuzu hayat göz kenarlarınıza çizik atmaya başlayınca mı farkettiniz?
Çok mu tehlikeliydiniz insanlık için de kapattınız kendinizi dehlizlerinize? 
En son ne zaman ayırdınız kendınıze bır gününüzü ?
Kendını yok saymayı kac yasında ögrenir şnsan ?
Yerde gölgesine basmaya çalışan bir çocuk olmayı unuttuğunuz da mı?
Sahi kim öğretmişti size kendinize yalan söylemeyi ?


Haydi çevirin yuzunuzu aynaya !!

PARDON SİZ?? KİMDİNİZ??                                   
                        
                                                                                               ESRA DEREOBALI/ ALSANCAK
                                                                                                      20 MART 2013


29 Ocak 2014 Çarşamba

En uzun ilişki!?





Mutsuz musun ? Düşünme ...kır direksiyonu..biryere mi çarparsın ?çarp ve dur ve bak ve ol anda ol ...sadece ol ..düşünme... Nereye yol aldığını bilmeden direksiyonda olmaktansa biryere çarpıp dur bi bak etrafına uçan kuşu kanat çırpmaktan yorulan kelebeği, yağmur damlaları arasında çırpınan su perisini farket..sonra sor kendine....kendine giden yol nerden geçer;)

Yaşadığını hisset ,skor tabelalarında  çentik  atmaktan mı ibaret hayat? Kaç bahar geçti bir papatya üstünde uğur böceğini izlemeyeli? Bir akasya altında haylazlık etmeyeli? Bir kediye süt vermeyeli? Sevgilinin elini tutup yürümeyeli kaç dolunay  doldu boşaldı?

Bir sor aynalara hayata mı yetişme çabasındasın ?kendine geç kalmışlığın telaşında mı? Kaç dönemeç önceydi neşeyle vedalaştığın kavşak? Hangi gözyaşında boğdun içindeki çocuğuda bir gecede büyüdü ayakkabı numaran?

HAYDİ GÜLÜMSE HAYAT BU KADAR CİDDİYET İÇİN ÇOK KISA..HAYAT KOZMİK BİR ŞAKA :) ve YOL TAM KARŞINDA ..YARIN GÜN DOĞUMMUNDA KALBİNİN RİTMİ HAYATLA DANSI ÇALDIĞINDA BU KEZ ONU DİNLE ,okul yolunda çakıl taşıyla top oynayan çocuğu selamla aynalarda ve barış onunla ,sarıl kendine ,gülümse kendine ,HAYATTAKİ EN UZUN İLİŞKİN KENDİNLE ;)

                                                                                                  ESRA DEREOBALI
                                                                                                       30.01.2014

24 Ocak 2014 Cuma

OL hali... en MUTLU hali...

Okullarda ismin -e hali ,-de hali, -den hali öğretilir de  ... insanın en mutlu hali OL hali niye beynimizden ruhumuzdan silinmeye çalışılır :) aynalara bakın gözbebeklerinizin taa içine. . Orada yeniden tanışacaksın OL halin ile.. huzura giden yol içinden geçiyor, korkma yürü ... kendini bul kendin OL .. neşeyle.. (hayat benim oyun alanım)

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway

Posted via Blogaway


Posted via Blogaway

14 Ocak 2014 Salı

MUTLU ÇOCUK YETİŞTİRME SANATI

    
       Farkında olmadan söylediğimiz kelimeler  hayatımızı nasıl şeki.lendirir, özgüveni yüksek ve başarılı yetiştirmek adına uğraştığımız genç beyinlerin zekasını nerelerde durduruyoruz? Bilinçaltı ve zeka ilişkileri, nelerden korkuyorum? bunu bilinç altıma kim kodladı?... konularında 11.ocak 2014 tarihinde İzmir Hilton Barabaros Paşa Salonunda keyifli bir sohbet gerçekleştirdik...
       Sohbetlerimizin ikincisi 18 ocak 2014 de saat 14:30 da İzmir Hilton Çakabey Salonunda  vücudumuzda hastalığa dönüşen düşünce sistemleri üzerine gerçekleşecek .. katılım ücretsiz olup rezervasyon zorunludur (lcv 02324636466 )

 
 

BUNUN ADI PEDOFİLİ....

HUKUK SİSTEMİ ANAYASA SUCU MU İŞLİYOR? (Yazan:EsraDereobalı)

Çocuk Gelinler …

NASIL OLUYORDA devletin hukuk organları, evlendirilmek üzere yaşı büyütülmeye kalkılan 17 bin 373 davaya bakabiliyor?...
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi’nde ve tüm Dünya! da yasalarla koruma altına alınan bir çocuğun, doğduğu an itibariyle, gerektiğinde ailesine karşı bile korunması öngörülmektedir.
Bu bildiri toplam 10 maddeden oluşur ve bir çocuğun din, dil, ırk, cinsiyet gözetilmeksizin ihtiyacı olan, doğduğu andan itibaren; reşit oluncaya dek; eğitim, sağlık, gerektiğinde maddi - manevi özel bakım hizmeti öncelikle ailesi tarafından , ailesi yetmiyorsa devlet tarafından karşılanır. ‘’ Bu çocukların ihtiyaçlarının karşılanmasını engelleyen her tutuma karşı da yine devlet ve yasası, çocukları korur der ‘’ bu bildiri...
Yani siz bir çocuğu doğurabilirsiniz ancak okula göndermiyorum diyemezsiniz. (bildiri ilke 7), hastalanınca bakmıyorum diyemezsiniz. (bildiri ilke 4 ) ; çalıştıramazsınız ve satamazsınız. (bildiri ilke 9); herhangi bir ticari faaliyette kullanamazsınız. Hatta yeterli anlayış, hoşgörü evrensel kardeşlik bilinci ile yetiştirmek zorundasınız.(bildiri ilke 10) .
Tüm bunları okuyup çocuklarınız için derinden bir ‘’ ohh!!’’ çektiyseniz ; bunlara ek olarak, ‘’çocukları koruyan yasalar da var..’’ dediyseniz, siz, yapılan istatistiklerden haberdar değilsinizdir. TUİK raporlarına göre ; 27 milyon 429 bin 570 çocuk nüfus var ülkemizde ; bu çocukların 2 milyon 700 bini eğitimden yoksun, 19 milyon 440 bin çocuk şiddet görüyor, 800 bin henüz kendisi çocuk olan anne var, 2 milyon 250 bin çocuğun nüfus kaydı yok!? Sabancı Vakfı araştırmalarına göre, ergen yaşta evlilik % 28 e çıkmış durumda ki ! %30 sınırı az gelişmişlik sınırıdır… Uluslararası hukuk tüm dünya da 18 yaş altı evliliği kadına yapılan şiddet biçimi olarak kabul etmektedir. Hal böyle olunca demokratikleşme sürecinde olduğu ileri sürülen Türkiye, bir ortaçağ ayıbına imza atmakta sayılır. TUİK raporlarında geçen 181 bin çocuk gelin olmasına karşın daha vahim tablo hukuk’a yansımaktadır. 2010 yılında 18 yaş altı kızların 1051 tanesinin ailesi, mahkemeye evlilik izni için başvurmuşken, 2011 yılında bu ailelerin sayısı sayı 17 bin 373 e çıkmıştır!?
Oysa ki anayasanın 41. Maddesi gereği ailenin huzur ve refahı özellikle anne ve çocukların ve aile planlaması devlet tarafından korumaya alınmışken; anayasanın 42. Maddesinde ‘’ hiç kimse, eğitim öğretim hakkından alıkonamaz ‘’ diye altı çizilmişken; tüm dünyada 18 yaşından önce bir çocuğun evlenmesi kadına karşı şiddet olduğu kabul edilmişken ve devletimiz, yasalarıyla anayasasıyla her doğan çocuğa, ‘’ seni ailen koruyamazsa zihinsel, fiziksel, ruhsal gelişimini ben sağlayacağım ‘’ güvencesi verirken ; NASIL OLUYORDA devletin hukuk organları evlendirilmek üzere yaşı büyütülmeye kalkılan 17 bin 373 davaya bakabiliyor? Bu avukatlar, bu davaları savunabiliyor? hukuk bu insanlık ayıbına imza atıyor? devlet koruma sözü verdiği çocuklarını bir celsede kadın /adam yapıyor? Eğitimsizlik, cehalet katlanarak büyürken bizler eğitimciler, politikacılar, hukukçular, iş adamları, aydınlar ,kendini aydın sananlar yarın işlenecek her suçun ortağıyız. Değil miyiz?
YA DA BİRİ CEVAPLASIN… HENÜZ OYUNCAKLARINA DOYMAMIŞ BİR ÇOCUĞU ANNE YAPAN KİM?

2 Ocak 2014 Perşembe

HAYATA DOKUN


HAYATA DOKUN ….

Neredeyse tüm kültürlerde eller önemlidir. Tarih öncesi mağara resimlerine kadar şifa her zaman el resimleriyle temalanmıştır. Yapılan onca araştırmada bireyselleşme adına yalnızlaşan toplumların daha fazla  depresyon belirtisi gösterdiği, insanların dokunulma ihtiyaçları nedeniyle bilinçaltlarının onları kalabalık alışveriş merkezlerine ,toplu taşıma araçlarına yönlendirdiği gözlemlenmektedir. Şimdilerde moda söylemlerde var elbette ; ruhuma dokun .. zihnime dokun gibi…

Peki ya ; neden önemli bu dokunuşlar? Psikolojik, şevkat  vs gibi görünür nedenlerin ötesinde dokunmak insan sağlığı için birincil besindir. Dokunulmadan büyüyen şevkatten mahrum çocuklar aldıkları besin kalitesi ne olursa olsun düzgün kilo alamazlar, kas tonuları zayıf kalır aynı zamanda zeka seviyelerinde eksiklik, özgüven problemleri, yaratıcı düşünme ve sosyal problem çözebilme yetilerinde düşüklük gözlenmektedir.

Ergenlik dönemlerine doğru ;daha asabi ,sosyal uyumda zorlanan bireylere dönüşür ve  obezite  ile de  savaşmak durumunda kalabilirler . Hal böyle olunca da toplumsal uyum beklemekte çok mümkün olmayacaktır.

Ancak dokunulmak ne yazık ki sadece istenmeden annenin hazır bulunuşluğu beklenmeden edinilen bebekler ve sağlık problemleri nedeniyle uzun zaman aile ortamından uzak kalmış çocukları tehdit eden bir tramva değildir. İnsan ; yaşamının her döneminde dokunulma açlığı içindedir.

Düşünün ki ; yeni girdiğiniz bir ortamda sıkıca tokalaştığınız hatta omzunuza hafif bir dokunuşla karşılandığınız bir ortamda nasılda kabul görme hissi uyandırır içimizde …dostça sarıldığınız yada kucakladığınızda bir arkadaşınızı refleksif olarak yaptığınız sırtını sıvazlama toplumsal bir öğretimidir yoksa bilinçaltımızın bir oyunu mu bilinmez –ki bu tüm sinir sistemimizi uyarmasıyla içinizi sıcacık bir seviliyorum hissi ile doldurmaz mı herseferinde ? bu nedenledir yalnız bırakılmış yaşlıların daha fazla eklem ağrısı ve zihinsel fonksiyonlarda yavaşlama gözlenmesi… uyum içinde ki aileler fiziksel olarak en şevkatli olanlardır; haydi bakın bir kez daha çevrenize…

BİR DÜŞÜNÜN ;

Yürürken elinizi bile tutmayan bir sevgili , aşık olduğuna hangi hediyeyle inandırabilir ki sizi ?

Sımsıkı sarılamadığınız bir dosta ne kadar güvenebilirsiniz ki ?

 Koklaya koklaya sarılmayan bir anne ne kadar besleyebilir ki yavrusunu ?

……………

Haydi ; bugün bırakın işinizi,çok kazanma arzularınızı,rahat bir hayat hayallerinizi,eve ekmek götürme telaşınızı, tatil planlarınızı …bunların hiçbiri hastalıklardan ve şiddetten koruyamaz yuvanızı.Sarılın alabildiğine sevdiklerinize.. kocaman sarılın ,ruhuna dokunun  dokunun ki şiddet yanlısı olmasın ,hastalıklar gelip konmasın biriciklerinize… kaygılar yerini gülüşlere bıraksın gözbebeklerinizde ve sorgulanmasın para kaygısına boğulmuş sevgileriniz….

05.11.2013

Esra DEREOBALI