30 Nisan 2015 Perşembe

Herkesin huzur bulduğu vahaları vardır



Gürültü patırtının ortasında huzur bulduğunuz  vahalarınız vardır. Hayat gerçekliğiniz ne kadar fırtınalar tufanlar altında kalırsa kalsın nefes aldıran vahalar... hayatınızdaki herşeyi yok saydırabilecek kadar muhteşem vahanız cehennem ortasında cennetınızdır . Bir an o vahaya eski bir kervan uğrar . Patavatsız bir rüya taciri meraklı bir vaha sakinine çok eski bir rüya satar .. ve korku enerjisi virus gibi saniyeler içinde vahayı sarar... vahadaki huzuru yenemez elbet .. ışığınızın gücü her daim svaşabilir bunlarla ve hep kazanandır lakin ... bir meraklıya bakar bir kapı kuluna bakar bir ahh çekersiniz ..ahh ruya taciri yine mi sen ? Umut alır kaygı dağıtırsın .kaç binyıldır kavuşmadı mı ruhun daha ışığın huzuruna ? Yine mi kesişti yollar .. bu kez tam ve bütün olmanın güveniyle aldırmazsınız ruya tacirine .. LAKİN YİNE DE DÜŞÜNÜRSÜNÜZ  YOLUMA ÇIKAN İÇİMİN HANGİ KARANLIK YANINI AYNALAMAKTADIR DİYE..

ey insanoğlu nıyedirki  kendi gücünün ve seçimlerinin sorunluluğunu alamıyor da gücünü rüya tacirlerinin  karanlık enerjisine teslim ediyorsun .. bilmez misin ki bulaştığın her duygu düşünce kapanı seninle karması olanada değecek :( ... nasıl taşırsın vebalini ??  umut ve coşkuya kendı merakın ve gafletinle bulaştırdığın korku enerjisinin  vahanın huzurunu yaşayanlar bulaştırmanın hesabını kime verirsin?.. soluduğun havanın bile hesabını vercekken... E.Dereobalı


28 Nisan 2015 Salı

YINE BIR OYUN ...YENİ BİR İLİZYON ...

hayat bazen en inanılmaz oyununu oynar. başrolü hakediyo musun diye . bir anda ... ANda hep tüm yaşamın boyunca hayalini kurduklarını verir hem herşeyi başına yıkar .. anlamaya çabalarken .. direnme ... bırak sahip olmadığın sadece emanetçisi olduğunu hatırla yaşamının ,bedeninin nefesinin .... iş verir işyerini alır ...yüreğine aşk verir kadınını / adamını alır elinden ... para veriri sağlığını alır ...
sınavların bazen çok ağırdır ... dipsiz kuyuların ıssızlığında çınlar kulakların ... yanında olanlar , yüreğine dokunanlar yetmez .. çığlığın patlar evrende NERDESİNNNNNNNNNNNN TANRIM diye...

OYSA BİLİRİM Kİ ! SINANMAKTA yüreğim ve bir daha dener miyim yolu yüreği ruhu inkar edermiyim diye .. oysa bilirim ki kördür görünenin ardındakini idrake gözlerim ,laldir dillerim .oysa bilirim ki TANRIM BEN HEP SENDEYİM ... lakin toy yüreğim kudretini idrak etmede ... HAYIRLI GUNLERINIZ OLSUN ... HER FIRTINANIN ARDI BAHARDIR NASILSA..

BİRİSİ AVCILAR KULUBUNE SÖYLEYEBİLİR Mİ ? KATİLSİNİZ ...


Boş zamanlarında ne yaparsınız ? avcılık sporuyla uğraşırım mı diyorlar .. eli kanlı katilin tekiyim abla ben ... karşılaşmayalım boşa annesi emzirme süresi bitti mi yasaklar da kalkar ... vurur vurur yerim .. onu öldürmesem açlıktan ölecekmişsin gıbı .. vahşetin ta kendisiyim ben ...
insandan daha buyuk bir canlı olsa ve hmm tamam bunun dölleme vakti değil yanındaki kim koca diyorlar kaptan hm mm peki bakın yavruları var mı .. ee tamam kendi kendıne yemek yemeyı ogrenmıs vurun dese ... ayh çok eğlendım
SPOR OLSUN DİYE ... AMA DİLERİM KENDİ CANINI KORUMAK DIŞINDA CAN ALMIŞ HER AVCI SPORCUSUNUN RÜYASINA GİRSİN BU GECE ..BİRİLERİNİN SIZI BİR GÜN RAKININ YANINA İNSAN ÇEVİRME YAPABİLECEĞİ GERÇEĞİ :)
ESRA DEREOBALI 28.04.2015

27 Nisan 2015 Pazartesi

Soyun bildiğini sandıklarından ...







              Bir balığa okyanusun varlığını bulutun güzelliğini yagmur damlasıyla okyanus suyunun aynı şey olduğunu anlatamazsın...



Ve  ormanlara okyanusun uçsuzluğunu ,Panretere öldürmemeyi,Kuşa ötmemeyi öğretmezsin...Kelebeği kozada tutamazsın .. 

    Ve beni .açtığın hiçbir yarayla..
    içimdeki huzurdan  ayıramazsın  ... 
    E.Dereobalı .


25 Nisan 2015 Cumartesi

MERKEZLENMEYE GİDEN YOLDA ENGEL KORKU !





            Korku; gerçekle yüzleşmeye başlamanın ruhsal tepkimesidir. Kendini keşfe çıkmak nereye gideceğini bilmediğim bir keşif yolculuğuna çıkmaktır. Ancak korkuyla gereğinden fazla iç içe kaldığında yani kaçmayıp da korkuyla yüz yüze durduğunda, bir süre sonra direnç kırılır, teslimiyet başlar işte o an korkunun yerini şevkate bıraktığı andır. Bizim korkak yanımızı tamamen içselleştirdiğimiz andır. Korkuyorsan kaçma… orada kal tüm korkunu yaşayıp tükeninceye dek, zihin yapmadan korkuyu varyosyonlar üretmeden sadece orada ol. Bu şekilde korkunun yok olup huzur ve şevkate karıştığı ‘an’ ı bulabilirsin. Yoksa her an korkuyu yok etmez arttırır.

                Hayatınızda her şeyin darmadağın olduğunu zannettiğiniz anlarınız olmuştur. Tamam artık dediğiniz, direncinizin kırılıp teslim olduğunuz ve o anlarda hemen talih dönmeye başlamıştır. Çünkü siz o anda teslim olmuş olduğunuz korku perdesine direnmekten vazgeçmişsinizdir. O perde yok olduğu anda evren size doğru akabilmiştir. İşte sistem bu kadar basit çalışır aslında ama ‘basit olan ZORDUR’. Orada olmak tam merkezinizde şimdide yaşamak için zihni susturmak  gerekir. Zihin yargılamadığında susabilir. Eylemsizlik halidir. “ol” ma halidir. Bastırmayız kimseyi ve kendimizi suçlamayız. Soruya cevap aramayız. Tamda anda durduğumuz zaman yüreğimizle de karşılaşırız ve evren hediyelerini sunar. Çoğu kez “an”ı yaşayamayışımızda zihnimiz yarının kaygısında yada geçmişin yasında, sorgusunda ve suçlamasındayken anda olmayı kaçırmaz. Bu aslında yaşamı kaçırmak kendimizi kaçırmaktır.

                Bir zen ustasına nasıl bu kadar bolluk ve sakinliğin içinde olabildiğini ve bu dinginliğin sırrını sordular. Ve zen ustası “ben yemek yerken sadece yemek yerim, uyurken sadece uyurum, otururken sadece otururum” şeklinde cevap verdi. “-bizde öyle yapıyoruz” dediler. Zen ustası “siz yemek yerken kimin pişirdiğini, uyurken yarın ne yapacağınızı, otururken dün ne yaptığınızı düşünürsünüz” dedi. Ve zihnimiz sürekli yargılar; önce kendinizi sonra beklentinize uymayanları…

               


Cesaret; korksanda yola devam etmektir…