28 Mayıs 2016 Cumartesi

SİL BAŞTAN

Zihin Terapi ile SİL BAŞTAN… DİVA 27.05.2016 sayfa 129
Yolda yürürken, kulağıma takılan bir melodi ile çocukluğumdan bir müzik kutusu gözlerimin önünde canlanıverdi. Burnuma babaannemin çöreğinin kokusu çarpınca silkelenip irkildim. Etrafımda ne bir fırın, ne bir çörek kokusu anımsatan bir durum vardı. Alt tarafı arabamı servise getirmiştim. Duyabileceğim tek koku biraz motor yağına bulanmış oda spreyi olabilirdi. Kulağıma çarpan melodi ise ustanın telefon zilinden bir başkası değildi! Oysa nasıl güvende hissettirmişti. HER İLİŞKİDE ARADIĞIM GÜVEN DUYGUSU BU OLABİLİR MİYDİ? NELER SAÇMALIYORDUM YİNE, bir çörek kokusuyla mı tanımlıyorum güven duygusunu, daha neler?
O halde bu zihin bulanıklığını yaratıp, o kaos servis ortamından beni çıkarıp bir anda dans eden küçük kız çocuğu haline dönüştüren neydi?
Yarım saat kadar sonraydı. Konforu yüksek bir bekleme salonunda müthiş bir rehavet içerisinde, huzurdan yastık yapmıştım hayallerime ki; aniden açılan kapı ile içeri dolan bir müşterinin tavrı sinirli yaptı beni… Huzursuz ve tedirgindim, hatta ağlamaklı, çaresiz... Ama niye ki? Benimle muhattap olunmamıştı. Adamın benim varlığımı fark ettiğinden bile şüpheliydim. Ama bütün auram bozulmuştu  ve titreten çaresizlik duygusu sarıvermişti  bedenimi.
Zihnimde bu kez canlanan, aldatan bir eski koca sahnesi? Adam ölmüş gitmişti de ben hala içimdeki kırılgan, çaresiz kızın hissettiği yalnızlığı dindirememiştim. Dışımdaki her şeyin üstesinden gelen dik ve yıkılmaz ,işkolik maskenin ardına saklanmaktan vazgeçememiştim.. Unut… Unut… Unut … Keşke klavyenin bir delete tuşu olabilseydi de o gün yaşanan ve hiç de bana ait olmayan sahneleri zihnimden silseydi … O gün kilitlenen kalbim daha sonralarda karşıma çıkan her ilişkide yargısız infazlar yapıyordu. Ego hapishanesinden kurtaracak bir anahtar yok muydu hiç?
Tüm bunlar bir danışanımın ön görüşmedeki gözyaşlarına boğulmuş sözcükleriydi.
Ama neydi bu zihin oyunlarının perde arkası?
Size de olur mu, demeyeceğim. Muhtemelen, zihin haritamızın çok nadir farkında oluruz gün içinde olayları yaşarken…  Hani son zamanların modern cümlesiyle “Anda ve farkında “ değil isek.
Peki ama anda ve farkında nasıl olunur?
Gerçekte zihnin haritaları öğrenme sürecimizi belirler. Zihin haritalarına kayıt alırken ise şablon fotoğraflar çeker beynimiz. Gün içinde yaşadığımız bir olayı tanımlamak için ise beyin durumu,zihin arşivinde çok daha öncelerde çektiği bir fotoğrafla eşleştirir  ve bunun adına biz algı deriz. Bakış açımız; zihnimizin doğduğumuz günden itibaren çektiği bu bir dizi fotoğraf slaytının içinden geçer ve  durumu algılarız. Elbette duruma bir tepki vermek gerekir. İşte bu fotoğraflar karşımızda düpedüz duran durum için artık bilinçaltı arşivimizde ne çağrıştırıyorsa ona uygun hormonlarımız tepkime verir. Durum bizim için buna göre şekillenir. Sinirlenir, kaygılanır ya da seviniriz. İşin kilit noktası bu andadır aslında. Duygular!!! Bize kendimizi kötü hissettiren, canımızı yakan duyguların şablonlarını bilinçaltı arşivimizde biriktiririz. Bir daha ASLA öyle hissetmemek adına . Oysa gerçek bunun tam tersidir ve beyin haritalarımıza “Bir Daha Asla” diye kaydettiğimiz her şablon sürekli beynin ilk sıralamasında yer alır. Beyin algılamak için kullandığı fotoğraflar içinden sürekli onu tarar. Sözde bizi uyarmak için… Bu bir paradokstur. Ve hayatımızdaki kısır döngülere sebep olur… Unutmaya çalıştığımız her olay, zihnin arka planında sürekli taze durur. Ve ciddi bir hapishane oluşturur. Olayı sildiğinizi düşünseniz de size hissettirdiği duygu o yarayı hep ince ince kanatır. Bir çok olay size o duyguyu çağrıştırır ve bir süre sonra önyargılarınız öylesine kalın duvarlar örer ki; içinde ruhunuz üşümeye başlar. Dengeniz bozulur, algınız karışır. Giderek kaçınmaya çalıştığınız her şeyi daha yoğun ve acılı yaşamaya başlarsınız. Hatta en ufak şeylere ani patlamalı öfkeler yaşarsınız. 
Hayatımız boyunca belki de bize hiç ait olmayan fotoğraflar içinden geçerek baktığımız olayları kendi algımız sanabiliriz. Bunlar ise hayatımızdaki kısır döngüleri oluşturur. Olaylara verdiğimiz tepkiler belki de; çocukluğumuzda bilinçaltımıza kodlanmış bir film karesi, sokakta oynarken çocuğuna bağıran bir anne,  ana karnında iken kendimize ait sandığımız annemizin korkuları, eski sevgili travmaları, patronumuzun kaygıları olabilir. Daha vahimi insan bunu ömrü boyunca hiç fark edememiş ve kendine ait sandığı bilinçaltı duyguları nedeniyle sürekli para kaybeden,  tatmin edici ilişkiler yaşayamayan, sevmediği işlere ve insanlara katlanmak durumunda kalabilir. Hiç yaşamak istemediği durumlara ve tepkilere maruz kalabilir. Mutsuzluk çemberi içerisinde hapsolup kalabilir.
Neyse ki yeni terapi yöntemlerinden birisi olan regresyon terapi ile bu kısırdöngüyü kırmak artık çok kolaydır. Geçmişte zihnimizin çekmiş olduğu fotoğrafları silebilmekte, annenizin hamileliği sırasında yaşamış olduğunuz korkuları, kordon dolanmaları, sezeryan handikaplarını tamamen bilinçaltından temizleyebilmektedir. Gün içinde yaşamış olduğunuz her travma ile ilişki problemlerinin yarattığı kalıplar, iş sıkıntıları, gelecek kaygıları yarınlarınızı karartmadan bir adım atabilirsiniz. Regresyon terapi size; anlayış, rahatlama, hafifleme, huzur, sakinlik getirirken çocukluğunuzda yer etmiş olan negatif inanç kalıplarını temizleyerek algınızı değiştirir.
Bu gün kendinize bir iyilik yapın eğer siz değişirseniz; dünya değişir. Daha mutlu bireyler olmak, sağlıklı çocuklar yetiştirmek ve mutlu bir toplum haline dönüşmek için size ait olmayan bilinçaltı kalıplarından kurtulun. Hayata reset atıp kendinizle barışmak için ruhunuza bir şans vermek elinizde.
www.esradereobali.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder